1844 El Yazmaları - Karl Marx
01:07:00Uzun bir süredir yazı yazmıyorum, ‘yazamıyorum’ demek daha doğru olur sanırım. Sürekli ertelemek zorunda kalıyorum. Bu satırları karalamadan hemen önce duvarda ki o yazıya gözüm ilişti ve bu sefer erteleme yapmayacağım dedim ve yazmaya karar verdim.
Tüm kitabı anlamamız için metinlerin bütünlüğüne ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Kitapla ilgili birkaç eleştiri okudum fakat hiçbirinde eksikliğine dair bir açıklama yoktu. Kitabı daha önceden eleştirenler keşke eksik bir kitabı eleştirdiklerinide belirtselermiş.
Önsözü okuduktan sonra kitapta karşılaştığım ilk cümle beni sarsmaya yetti diyebilirim. “Ücretler, kapitalist işçi arasındaki düşmanca boğuşma yoluyla belirlenir. Zaferi kazanan, zorunlulukla, kapitalist olur” Bu ilk cümleyi tekrar tekrar okudum, ne kadarda gerçekçi bir yaklaşımdı. Gerçekten öyle değil mi her şeyle mücadele ediyoruz. Kendi içimizde boğuşuyoruz çünkü ezilen değil ezen olmak istiyoruz. Bu insanın doğasından kaynaklanan bir durum, bundan kaçış yok.
Kitabı okudukça göreceksiniz; işçi için ideal bir toplumun olmadığını. Toplumun zengin veya fakir olması aslında hiçbir şeyi değiştirmiyor.
“İşçinin yabancılaşması, emeğin yabancılaşması neye dayanır?” Eğer bu konu ile ilgiliyseniz mutlaka okumalısınız.
1843-46 Marx´ın klasik iktisatçılarla ilk tanıştığı yıllardır; bu süre içinde Marx, burjuva iktisadının kavramlarını burjuva iktisadına karşı kullanmak diye tanımlayabileceğimiz bir yöntemle uzun, bir kısmı kaybolmuş defterler doldurur. 1844 El Yazmaları burjuva politik iktisadını ve burjuva iktisat sistemini eleştiren "genç" Marx´ın ilk iktisadi araştırmalarının müsveddeleridir.
Marx 1844 Elyazmaları'nda paranın iktidarının her değeri aksine döndürdüğünü söylerken, ilkin "sadakati sadakatsizliğe çevirir" diye başlar saymaya: "Aşkı nefrete, nefreti aşka, erdemi fenalığa, fenalığı erdeme…" diye devam eder. 1932 yılına kadar yayımlanmayan bu müsveddeler ücretli emeğin insanı nasıl yabancılaştırdığının ele alındığı olgusal bir analizdir. Metin boyunca Rousseau´nun, Feuerbach'ın, Proudhon'un, Hegel´in etkilerini takip ederken, Marx´ın klasik iktisatçılarla (Adam Smith, Ricardo, Sismondi, Say...) yürüttüğü tartışmayada şahit oluruz.